Romanesk

Roman kahramlarıyla özdeşleşmek hakkındaki yazısında Melmoth, kurgusal kahramanlarla özdeşleşmenin yazara haksızlık olduğunu belirtmiş. Bir romana başlamak, farklı bir gerçekliğe adım atmak demektir, ve bu farklı gerçeklikte aslında kişi yani gerçek hayattaki özne katılamaz. Okuduğunu hayal eden kişi, her öyküde bulunan ve insanın ister istemez özdeşim kurmak istediği "kahraman"-"hero" (ingilizce olarak farklı önem ve göndermeleri de var: hero-heroic-antihero-tragic hero) ya yakın olmak ister. Roman gibi kurgusal olan şeylerin belki de zevkle okunmasının ilk nedenlerinden biridir bu; romandaki kahraman olmak, onun hissettiğini hissetmek, gücünü almak, düşüncesine girmek. Bu nedenle Melmoth'un dediği gibi yazara haksızlık falan değildir bu. "bir okuyucu olarak romanin icine girebilmek oradaki bir kahramanin kendimize benzer taraflarini tespit ederek degil, romanin biraz disina cikip yazarin yarattigi dunyayi tarafsiz gozlerle incelemekle mumkun olur diye dusunuyorum." demiş Melmoth. Ama unutmuş ki romanın en güzel tarafı, okuyucuya gerçeği unutturup farkettirmeden içine çekmiş olması ve yazartanrının gerçeğine, çocuğun elini halıyı soktuğu gibi, sokmasıdır.



2 pabuç bağcığı:

alice in wonderland 12/20/2006 5:25 am  

Melmoth da kim?
Kurmacanın en keyifli tarafının o hayal dünyasına girmek olduğuna katılıyorum. Romanın yarattığı dünya dört yanımızda yükselirken, olmayan şeylerin dokusunu, kokusunu, renklerini algılamak, ayağa kalkmaksızın yol katetmek, manzaranın değişmesini izlemek. Romanda da hayatta da başkalarını kendimizden yola çıkarak anlayabiliyoruz, bizde bir karşılığı olmayan duyguları anlamamız mümkün değil, anlıyormuş gibi yapsak da çoğun. Ama bir başkasını, roman karakterini sadece kendimize benzerliğimizle algılarsak, onu kendimize benzetmiş olur, onun başkalığını yok ederiz. Bize benzemeyen, bizden farklı olanı tanıyabilme, kabul edebilme gücü verir roman bize. Dolayısıyla bu aynı zamanda ahlaki bir konudur: bir başkasının ötekiliğini kabul edebilme; hem hayatta, hem kurmacada. Yoksa zaten okurun romanın gerçekliğine girdiğini söylemek de zor olur, okur yalnızca başka bir ayna galerisinde dolaşıyordur. Ve bu yazara haksızlık değilse nedir?

defluo 12/20/2006 11:10 am  

Net bir sınır yok bence,sadece bizim hayal gücümüz ya da tamamıyla yazarın hayal gücü.daha çok paylaşım sanki.yazarın hayal gücünün bizimkini ajite etmesi,uyarması,hareketlendirmesi.edilgen bir süreç olarak yaşamak istemem ben okumayı.edilgen,seyirci olduğumuz bir süreçte nasıl olur da bulunduğumuz gerçeklikten bağımızı kopartabiliriz.ve ne olursa olsun hayal gücü bir tarafı ile özneden yalıtılabilir mi.
yazarın başkalarının bunu nasıl değerlendireceğine dair bir kaygısı olamamalı yazarken. Yazmak bireysel bir süreçtir diye düşünüyorum.aynı şekilde okumak da öyle.yazarın anlatmak istediklerine bağlı kalmak bizi kısıtlamaz mı.dahası içine katılamadığımız bir sürece sadece seyirci kalmak bazı zevklerden mahrum bırakmaz mı. ahlaki açıdan bakıldığında yaratıcı kişiye haksızlıkmış gibi gözükebilir ama yazarın da böyle bir kaygıyı taşıdığını ya da umursadığını sanmam.dahası umursamamalı.

Post a Comment

bir daha düşün ey düşünür!

Burada metni yapılandırın

İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik İçerik
kusmadan
içerik içerik
bög

Blog Archive

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP